04 Mayıs 2024, Cumartesi Gazete Oksijen
Haber Giriş: 10.06.2022 04:30 | Son Güncelleme: 12.06.2022 12:19

Kaçış dizisinin oyuncuları karakterlerini anlattı

Disney+ açılışıyla beraber ilk yerli yapımı Kaçış’ı da yayına sokuyor. Engin Akyürek kendi hazırladığı projede başrolde
Kaçış dizisinin oyuncuları karakterlerini anlattı

Defne Akman

[email protected]

Disney+  ülkemize yalnızca uluslararası içerikle değil, iddialı yerli yapımlarla birlikte geliyor. 14 Haziran’da yayına başlayacak platformda yayınlanan yerli dizilerden ilki, hikayesini ünlü oyuncu Engin Akyürek’in kaleme aldığı Kaçış. Engin Akyürek’in aynı zamanda başrolünde yer aldığı dizinin birbirinden parlak oyunculardan oluşan bir kadrosu var. İrem Helvacıoğlu, Aziz Çapkurt, Onur Bay, Leyla Tanlar, Aras Aydın ve Levent Ülgen bu isimlerden bazıları. Kaçış, kariyerinde Tinker Tailor Soldier Spy’dan Teşkilat’a çok farklı yapımlar yer alan ünlü yönetmen Yağız Alp Akaydın’ın imzasını taşıyor. 

Kaçış, savaş muhabiri Mehmet (Engin Akyürek) ve bir grup gazetecinin haber yapmak üzere bir Ezidi köyüne gidişleriyle başlıyor. Sınır ötesine gizlice geçen ekip kanlı bir baskın sonucunda radikal bir terör örgütünün eline düşer. Mehmet bu saldırıdan kurtulur. Bundan sonrası Mehmet’in tutsak düşen arkadaşlarını kurtarma çabasıdır. Bir insanın nelerden vazgeçebileceğini, ne kadar ileri gidebileceğini izlerken Mehmet’in adım adım dönüşümüne tanık oluyoruz. 

Kaçış sekiz bölümlük bir dizi. Bölümler 50 dakika. Her hafta bir bölüm izleyeceğiz. Epik anlatımı, temposu ve gerilimiyle seyirciyi ekran başına çekeceği muhakkak. Dizinin ana oyuncu kadrosu ve yönetmeni O2’nin sorularını yanıtladılar.

Zaafları olan, bunlarla yüzleşen sonra da bunları keşfeden ve değişen biridir kahraman

Engin Akyürek (Mehmet/ Rahman ve projenin yaratıcısı)

Projenin yaratıcısı olarak fikir size nereden doğdu? Olgunlaştırmanız ne kadar zaman aldı?

Bir adamın insanlığıyla, vicdanıyla karşı karşıya gelmesi üzerine bir hikaye kafamda dolanıyordu. Korunaklı alanlarımızda kendi yarattığımız gerçeklikte bu duygularla çok sınanmadığımızı düşünüyorum. Sınandığımız zamanlarda da bu durumu atlatmamızı sağlayan, ilişki kurmamamıza yardımcı olan şeyler hayatımızda çok fazla yer kaplıyor. Vahşetin içinde insan kalabilir miyiz? Bu soruları kendime sorarken 2017 yılında biraz da o dönem yaşananlar bu hikayenin çıkış noktasını yarattı. Bu noktayı her duruma, zamanın gerçekliğine adapte edebilirsiniz. 2022 yılında yapılana kadar hikaye kendi içinde hep büyüdü ve Ali Doğançay’ın senaryosuyla canlandı hayata geçti.

Dizi için nasıl bir araştırma yürüttünüz?

Hikayeyi yazmadan önce küçük  çaplı  bir  literatür okumam gerekti. Hikayede tam tanımlı olmasa da coğrafyayı  iyi  bilmem gerekiyordu. Bilmek her zaman iyidir, bildiğiniz şeyi kullanmayı tercih etmek  bilginin verdiği bir özgürlük  alanı yaratır. Savaş muhabirleri üzerine de çalışmalarım oldu .

Mevcut dünya düzeni hakkında dizi ne söylüyor?

Bu  soruya   en doğru   cevabı   seyirci  verecek  diye  düşünüyorum. Biz didaktik  olmadan  parmak  sallamadan  bir  şeyler  anlatmak  istedik. Bu hikayeyi bizim  anlatmamızın bir kıymeti olduğunu düşünüyorum, bize  değen duygular, olaylar var. Bu topraklara değen hikayeleri hep oryantalist bir bakış açısıyla başkaları  anlattı. Bugün dünyada çevremizde hala savaş varsa bizim hikayemiz çok güçlü bir şey söylüyor; savaş kötüdür...  

Engin Akyürek

İlk kez merkezinde Ortadoğu'da çatışmalar olan bir Türk dizisi uluslararası seyirciyle buluşacak. Bu anlamda projeniz Amerikan yapımlarından nerelerde farklılık gösteriyor ve nerelerde ortak özellikler gösteriyor? Nasıl karşılanacağını düşünüyorsunuz?

Her şeyden önce bu bir Türk  dizisi  ve  bizim hikaye  anlatıcılığımızın özelliklerini  barındırıyor. Belli bir kalitenin  üzerinde bir iş yaptığımızı düşünüyorum. Beni en çok   mutlu eden de evrensel kodlara duygulara dokunuyor olmamız. Türk dizilerinin uzun  zamandır yurt dışında bir yolculuğu var, Disney+ ile de dünyada yeni bir seyirci kitlesine daha ulaşabileceğimizi  düşünüyorum. Bu beni çok heyecanlandırıyor.

Mehmet’in bir savaş muhabiri olması, gördükleri yaşadıkları psikolojisini nasıl etkiliyor?

Bu  hikayenin özünde değişim var  aslında. Bir karakter yolculuğu izliyoruz. Vahşetin içine düşmüş Mehmet’in; daha insan olmaya başladığını, vicdanının sesini daha çok dinlemeye başladığını görüyoruz. Artık eski Mehmet yok. Aslında bu hikayede kimse  eskisi gibi değil... Bu kadar iyi fotoğraf çektiğini düşünen bir adam belki de eline bir daha fotoğraf makinesini alamayacak…

Zeynep’le Mehmet’in ilişkisi konusunda bizi biraz aydınlatabilir misiniz?

Ortada bir savaş varsa en çok zararı çocuklar ve kadınlar görür. Bizim hikayemizde de böyle oluyor. Mehmet, Zeynep’in savaş  bölgesine gelmesini istememesine rağmen onu oradan çıkarmak için her şeyi yapacaktır. Bu Mehmet’in kendinden bile  beklemediği, içindeki insanla yüzleştiği bir durum. Benim kahramanlık tanımım biraz  böyle; zaafları olan, bunlarla yüzleşen sonra da bunları keşfeden ve değişen biridir kahraman..

Mehmet ilk bölümde yaşadığı kayıpların ardından büyük bir değişim geçirmeye başlıyor. Bir insan sizce ne kadar ileri gidebilir, kendinden vazgeçebilir? Spoiler vermeden okurlara karakterinizin dönüşümünü anlatabilir misiniz?

Seyircinin bu durumlarla empati kurmasını çok isterim. Mehmet’in yolculuğuna katılıp  -acaba aynı durumla karşılaşsam ne yapardım - cümlesini kendisine sormasını daha  doğrusu işin bu soruyu sordurmasını çok isterim. Bir insan hayatta kalabilmek için ne  kadar ileri  gidebilir? Biz ne  kadar  ileri gidebiliriz? Bu soruların cevabını asla bilemeyiz sadece sorabilir, sorgulayabiliriz. Hikaye de bu soruyu soruyor zaten... Yaşama iç güdümüz çok ileri gidebilir ama vicdanımızı ve insan kalma çabamızı ne yapacağız?

“Karakterimi canlandırmak için Holoterapi nefes çalışmaları yardımı aldım…”

İrem Helvacıoğlu (Zeynep)

Bu sizin dijitaldeki ilk işiniz. Daha önce sizi ana akım kanallarda izledik. Projeyi kabul etme sürecinizi biraz anlatabilir misiniz?

Geçen yıllarda uzun süre yer aldığım dizi projelerinden sonra bir süre TV’de olmama kararı aldım. Yazın son zamanlarında bir tekne tatiline çıktım orada dijitalde bir iş yapma heyecanı neden olmasın diye düşünürken, Disney+’ın Türkiye’ye geleceğini duyuyorduk zaten. Yapımcı platformun lansman işlerinden olacak Kaçış’ın senaryosunu okumamı istedi. Okuyunca da bu projede olmaktan keyif alacağımı düşündüm ve bugünlere geldik.

 

kacis
İrem Helvacıoğlu

Zeynep idealist ve korkusuz bir gazeteci. Zorlu şartlar altında neler yapması gerektiğini biliyor peki gündelik şartlar altında nasıl?  Bize aile ilişkileri, kişiliği hakkında biraz bilgi verebilir misiniz? 

Aslında iş ve aile hayatı çok tutarlı. İş hayatında da günlük yaşantısında da korkusuz ve güçlü. Ablasıyla birlikte Almanya’da yaşıyorlar, ablası onun için çok önemli, ailesi onun için kıymetli ve özel.

Canlandırdığınız karakter sizi duygusal bakımdan zorladı mı? Fiziksel ve zihinsel olarak kendinizi nasıl hazırladınız?  

Tabii, zorladığı yer çok, fiziki olarak değil ama psikolojik olarak zor bir karakterdi. Zeynep ve İrem’in ayrımını yapmak için Holoterapi nefes çalışmaları yardımı aldım, çok büyük katkısı oldu.

Zeynep’in bu hikayede motivasyonu ne? 

Zeynep’in motivasyonu oraya gelen diğer muhabirlerden çok başka ve çok daha kuvvetli bir motivasyon aslında. Yolculuğunun duygusal yönü çok ağır.

“Ebu Zalim kadar kötüsünü daha önce oynamamıştım…”

Aziz Çapkurt (Ebu Zalim)

Hem Almanya’da hem de Türkiye’de aralarında ödüllü filmler de olmak üzere çok farklı projelerde rol aldınız. Bu projeye dahil olma sürecinizi bize anlatabilir misiniz? Sizi ne ikna etti?

Kaçış’tan önce uzun bir süredir kariyerime Almanya ve İngiltere merkezli projelerle devam ediyordum ama bir yandan da Türkiye’de bir şeyler yapmayı özlemiştim. Projeye dahil olma sürecim menajerim Rezzan Çankır ve yönetmen Yağız Alp Akaydın ile yaptığımız video görüşmesi ile başladı. Henüz projeye dair bir şey bilmiyordum ve senaryoyu okumamıştım. Yağız Hoca hikayeyi anlatmaya başladığında kendimi Kaçış’ın dünyasının içinde hayal etmek çok heyecanlandırdı.

Ertesi gün senaryoyu alır alır almaz bir solukta okudum ve benim için Kaçış o gün  başladı. Biz oyuncular çok sık senaryo okuruz ama her zaman böyle heyecan verici olmaz. Bazı hikayelerde bir şey çarpar sizi ve içine çeker. Özgün hikayesi ve çarpıcı senaryosunun yanında Disney+ gibi bir platformun orijinal projesi olması da gayet ikna ediciydi. 

 

kacis
Aziz Çapkurt

Siz dizinin kötü adamısınız. Bir Radikal örgüt liderini canlandırıyorsunuz. Rolünüze hazırlanırken nerelerden ilham aldınız?

Şanslıyım çünkü kötü adamları oynamayı severim ama bu karakter (Ebu Zalim) kadar kötüsünü daha önce oynamamıştım. Ebu Zalim kötü bir adam ama oynadığım süreçte benim için değildi. Oynadığım karakterleri yargılamam. Anlamaya ve duygusal bağ kurmaya çalışırım. 

“İlker hayatının bu kadar sert bir şekilde değişeceğini hiç tahmin edemezdi…”

Onur Bay (İlker)

Bu sizin dijitaldeki ilk işiniz. Projeye dahil olma sürecinizden bahsedebilir misiniz?

Kaçış için heyecanlandığım birçok sebep var. En önemlisi de hikayesi. Kaçış’ı okuma fırsatı bulduğumda hikayesi ve değindikleri beni çok heyecanlandırdı. İlker karakterinin de bu hikayenin içinde çarpıcı bir hikayesi var. İlker’in cesareti ve savaş muhabiri olmak istemesindeki heyecanı, kararlılığı beni çok etkiledi. Aslında hepimizin az çok bildiği bu hayatları okuma fırsatı bulduğumda gerçeklerin çok daha sarsıcı olduğunu  en derinden hissettim.Ve İlker’in bu etkileyici hikayesini benimsedim. Benim için her şey böyle başladı.

Haber ekibinin bir parçasısınız ve Mehmet’le yakın çalışıyorsunuz. Karakterinizin bir tür köprü olması, kritik pozisyonunuzdan spoiler vermeden bahsedebilir misiniz?

İlker’le Mehmet’in arasında çok güzel bir dostluk ve abi kardeş ilişkisi var. İlker’in savaş muhabiri olmasındaki en büyük etken mentor olarak gördüğü Mehmet abisi. Çıktıkları bu yolculukta İlker gittiği bölgenin tehlikeli bir bölge olduğunu biliyordu ama hayatının bu kadar sert bir şekilde değişeceğini hiç tahmin edemezdi. Bir yandan hayata tutunma mücadelesi verip kurtulma umudunu her zaman taşıyorken diğer yandan yaşadığı travmalarla başa çıkamaması İlker’in tek gerçeği olacak.

“Kaçış, teknik olarak dünya standartlarında…”

Yağız Alp Akaydın (Yönetmen)

Kariyerinizde Tinker Tailor Soldier Spy’dan Teşkilat’a yerli ve yabancı birbirinden çok farklı türde film ve dizi var. Bir projeyi sizin için ilginç kılan nedir? Bu projede sizi cezbeden unsurlar ne oldu?

Kaçış’ın senaryosunu ilk okuduğum andan itibaren, öncelikle duygusu, heyecanı, görseli, karakterleri ve hikayesi ile bende farklı bir proje hissi oluşmaya başladı. Her gün farklı versiyonunu izlediğimiz alışılagelmiş dizilerden oldukça farklı idi. Karakterlerin yolculuğu, yaratılmak istenen dünyası ile bir yönetmen için cezbedici bir havası vardı. Hem tamamen bizden karakterler, hem de tüm dünyaya hitap edecek hikayesi ile…

Yağız Alp Akaydın

Görsel dili planlarken nasıl bir hazırlık sürecinden geçtiniz?  

Hikayesi kadar görsel dünyası da güçlü bir iş olsun istedim ilk baştan itibaren. Kendine has bir dokusu, rengi ve ışığı olmalıydı. Hayalimdeki görsele ulaşmak için, görüntü yönetmenim ile lens, kamera ve ışık testleri çektik. Özel lensler denedik. Farklı ışık ve anlatım dilleri test ettik. Özellikle çekim yapacağımız mekanlarda bizzat ön hazırlık yaptık. Sonuç olarak özel bir lens ve renk skalası ile çalıştık. Hem duyguyu öne çıkaracak hem de seyirciye gerçeklik etkisini daha net hissettirecek bir görsele ulaştık sonuçta.

Dizide çok görkemli sahneler var. Çekimlerden biraz bize bahsedebilir misiniz? Ne zaman, hangi şartlarda gerçekleşti?

Uzun ve detaylı bir ön hazırlık geçirdik. Doğru mekanları bulmak için çok titiz çalışma yaptık. Amacım hem görkemli epik bir havası olsun dizinin, aynı zamanda da etkileyici ve gerçek duyguları yakalasın idi. Büyük ve etkileyici sahneler için çok ciddi çalışmalar yaptık. Özellikle bir baskın sahnesi için yaklaşık bir aya yakın hazırlık yapıldı. Defalarca test çekimleri ve provalar için vakit harcadık. Kış mevsimine denk geldiğimiz için aynı zamanda hava şartları ile de ciddi manada savaş verdik. Son 70 senenin en büyük kar yağışı oldu bulunduğumuz bölgede. Profesyonel ve işin en iyilerinden oluşan ekibimiz sayesinde tüm zorlukları aşmak nispeten kolay oldu. Günün sonunda birbirinden etkileyici sahneler ve duyguları çok güçlü anlatan bir iş çıktı.

Kullandığınız teknolojilerden bahsedebilir misiniz? 

Diziyi yoğun duygu ve gerçeklik dünyası içinde çekerken aynı zamanda da teknik olarak en üst kalitede olmasına çok önem verdim. Hem kamera, lens hem de çekim sonrası özel efektler ses ve renk çalışmaları sırasında. Kaliteye ulaşmak için en son teknoloji ve ekipmanlardan yoğun şekilde istifade ettik. Tüm bu çalışmaların sonucunda  teknik olarak  dünya standartlarında bir dizi meydana getirdik. Hep inanmışımdır Türkiye hem anlatım hem hikaye olarak çok zengin olmasının yanında teknik olarak da hem üst düzey eleman hem de ekipmana sahiptir ve doğru projelerde bunu ispat edebilir. Kaçış bunun en güzel örneği.