Cemal Süreya, Cumhuriyet Dönemi şiirinin en özel "vitamin"iydi. Lirik, erotik, politik gür bir ırmak. Sevda Sözleri bu büyük ustanın bütün şiirlerini bir araya getiriyor. Öyle bir bütünlük ki bu, sıcak, tılsımlı ve ölümsüz...
He graduated from the Political Sciences Faculty of Ankara University. He was the editor-in-chief of the Papirus literary magazine. Cemal Süreya is a notable member of the Second New Generation of Turkish poetry, an abstract and postmodern movement created as a backlash against the more popular-based Garip movement. Love, mainly through its erotic entity, is a popular theme of Süreya's works. Süreya's poems and articles were published in magazines like Yeditepe, Yazko, Pazar Postası, Yeni Ulus, Oluşum, Türkiye Yazıları, Politika, Aydınlık, and Somut.
Cemal Süreya ile tanıştığım kitap olmuştur. Tanışma ki ne tanışma hem de...
Hayatımda ilk kez Cemal Süreya okuduğum için kitabın başlarında epey zorlandım açıkçası. Fakat sonra kendime göre bir yöntem geliştirdim. Evet... Cemal Süreya'nın beyninin içine girmek. Kitapta geçen o büyülü ve anlamları oldukça kapalı dizeleri başka türlü anlayamayacağımı düşündüm. İkinci Yeni akımını en iyi temsil eden bu alabildiğine özgür, alabildiğine serbest, alabildiğine İkinci Yeni olan ve şiirin anayasaya aykırı olduğunu söyleyen bu adamın beyninin hücrelerine kadar girmeye karar verdim. Turgut Uyar okurken anladığım satırları Cemal Süreya okurken anlayamıyordum ve bir insana böyle dizeleri yazdıran hücrelerin orada gerçekten neler yaptığına dair çok meraklandım. Ve başlıyoruz.
Beynini alıp içine baktığımda herkes gibi Cemal Süreya'nın beyninde de 5 duyuya ait merkezler vardı.
Bunlardan 1.si olan koklama merkezinde sigaraya karşı gelişmiş olan dehşet bir sinestezi vardı. Sanki Cemal Süreya sigarayla ve sigara içerek görüyordu dünyayı. Her ne kadar kendim olarak sigarayı sevmesem de bir insan sigarayı nasıl bu kadar sevebilir dedim ve beynindeki hücrelere baktığımda hepsi gerçekten de sigara içiyordu. Keşke yalnız bunun için çizseydim seni.
2. merkezimiz olan duyma merkezinde "Ölüyorum tanrım / Bu da oldu işte. / Her ölüm erken ölümdür / Biliyorum tanrım." ve "Ama kadınlar, Tanrım, / Öyle sevdim ki onları, / Gelecek sefer Dünyaya / Kadın olarak gelirsem, / Eşcinsel olurum." gibi dizeleri Cemal Süreya'ya yazdıran ve Tanrı'yla arasındaki konuşmaları gerçekleştiren hücrelere bakmak zorundaydım. Evet, hücrelerin hepsi de namaz kılıyorlardı ve hepsinin de Tanrı inançları vardı. Onun dediği sözleri duymuşlardı ve bunlar artık Cemal Süreya'nın beyninde bir yakarış halini almıştı. Keşke yalnız bunun için çizseydim seni.
3. merkezimiz olan görme merkezinde Cemal Süreya'nın dünyayı nasıl gördüğünü anlamaya çalışırken kitabında kullandığı ve hakkında hiçbir fikir sahip olmadığım katırtırnakları, Alucra, Ceylanı bahri, tuyuğ, talvek, dulda, Dorothy Lucy, Prudhon sosyalisti, çağanoz, pavurya, Peleponez, Kişverkişan, Ağu, muhannetlik, mekkare, svidrigavlov, astrakon, siraküza, cürmümeşhut, ürüzger gibi kelimelere rastladım. Cemal Süreya'nın yayınevlerinde danışmanlık, ansiklopedilerde redaktörlük ve çevirmenlik yaptığını bildiğim için bir insanın aslında bu kadar kelime haznesi olduğuna şaşırmıyordum. Çünkü beyninin içindeki görme merkezinde bütün hücreler gerçekten de kitap okuyordu. Keşke yalnız bunun için çizseydim seni.
4. merkezimiz olan tatma merkezinde Cemal Süreya'nın dünyayı rakılarla, biralarla yani genel olarak alkolle tattığını gördüm. Hücrelerinde ise durum değişmiyordu. O merkezdeki bütün hücreler gerçekten de ölümüne içiyorlardı. Keşke yalnız bunun için çizseydim seni.
5. merkezimiz olan dokunma merkezinde Cemal Süreya'nın dünyayı ve zamanı erotizmle, cinsellikle ve tensel temasla açıkladığının farkına vardım. "Seni kucağıma alıyorum / Tarifsiz uzuyor bacakların" ve "Yoksuluz gecelerimiz çok kısa / Dört nala sevişmek lazım" gibi dizelerin sahibinin dokunma merkezindeki hücreleri görmek zorundaydım. Evet, oradaki bütün hücreler de gerçekten sevişiyorlardı. Keşke yalnız bunun için çizseydim seni.
Ben, Cemal Süreya'yı bir Jazz müzisyenine benzetiyorum. Neden mi? Çünkü Jazz müzik türü de alabildiğine özgür, alabildiğine serbest ve diğer türler arasında sivrilen bir türdür. Hiçbir kuralı dinlemeden bazen hızlı, bazen yavaş, bazen acıklı, bazen sevinçli olur o da. Yani Jazz da aslında müziğin anayasasına aykırı bir türdür diyebiliriz. Keşke yalnız bunun için çizseydim seni.
İşte ben de Cemal Süreya'yı bir Jazz müzisyeni edasında, saksafon olarak kullandığı enstrümanı kocaman bir sigara olarak, bu kocaman sigaranın tuşlarını da hayatında birlikte olduğu kadınlar olan Tomris, Seniha, Güngör, Zuhal vs. olarak, bu sigaradan çıkan dumanların oluşturduğu görüntülerin de Cemal Süreya'nın şiirlerinde kullandığı imgeler olan minareler, üçgenler, coğrafi terimler, Dünya, Türkiye'nin hali olarak düşünmeye çalıştım. Cemal Süreya dili ve dizeleri gerçekten özgür kullanıyordu çünkü. Ona Jazz müziğini yapma yetisini anca böyle verebileceğimi düşündüm. Ayrıca Cemal Süreya'nın, Mülkiye kantini gibi gürültülü bir ortamda yazı yazmakla kendine yazı yazarken gürültülü ortam isteği gibi bir duyguyu aşılamış olduğunu öğrendim. İşte ben de onu bu çizimle böyle gürültülü bir ortama kavuşturdum aslında. Çünkü o alabildiğine özgür, alabildiğine serbest bir adamdı. Keşke yalnız bunun için çizseydim seni.
Ne diyebilirim ki, bir Cemal Süreya bir daha gelmez edebiyat dünyamıza... Yıllar sonra toplu şiirlerini tekrar okumak iyi geldi. Aşıksanız, sevda konusunda bir şeyler okumak istiyorsanız, bu ideal bir kitap. Ama C.Süreya'yı sadece böyle nitelemek çok yanlış olur. Tarih bilinci, zekası, mizah gücüyle de büyük bir şair var karşımızda. Değerini layıkıyla bilememişiz o ayrı konu...
"Gözlerin sabahın sekizinde bana açık Ne günah işlediysek yarı yarıya"
"Hamza son şarkıyı kırka bölmüştü Doğrusu iyi idare etmiştik Doğrusu iyi haltetmiştik Yaşayanlar unutmuştu bizi Biz öldüğümüzle kalmıştık"
"İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar"
"Son kötü günleri yaşıyoruz belki İlk güzel günleri de yaşarız belki"
"Biz kırıldık daha da kırılırız Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza."
"Herkes az buçuk sarhoş Herkes bir şeyler söylüyor Ama yalnız ikimizin sözcükleri Sarmaşdolaş."
Elimden düşüremediğim, düşürmek istemediğim, dönüp dönüp altı çizili anılara baktığım, defalarca bir şiir için elime alıp bitirdiğim kitap. Şiddetle okunmasını şiddetle tavsiye ediyorum!
Cemal süreya'ya dil uzatamayacağım için kendimi şiirden anlamayan bir kalas ilan ediyorum. Bazı şiirlerini çok sevdim yani kitap post-it dolu kabul ama bir çoğunda hiç bir şey hissetmedim.
Cemal Süreya'ya aşinalığım aslen sosyal medya ile başladı. Arada sırada bu tür platformların işe yaradığı oluyor anlayacağınız. Misal Orhan Veli, Edip Cansever öyle değildir bende. Lise yıllarında en sevdiğim, onları taklit edip platonik ve kafiyesiz aşk şiirleri yazdığım beyzadelerdir. Geç ama okudukça daha iyi anladım Cemal Süreya'nın o çapkın gülümsemesinin bize verdiklerini. "Dostoyevski okuduktan sonra huzurum kalmadı," diyen, resmen şiir söylemek (ki hayata bakışı, yaşayışı şairlik) için doğmuş biri olduğunu. Şiire layık tüm algoritmalara gözü kapalı çalım atıyor, kelimelerle, cümleyle başka türlü sevişiyor. Kendine has lezzette. Ve bir şaire göre müthiş kafa açan, başka pencereden baktıran bir yazar. Can Yayınları'ndan çıkan kitap "Toplu Eserler" kategorisinde fazlasıyla doyurucu, güzel kaynak.
Şimdiye dek düşünmediyseniz Bakmayın içinde ne var, Küçük bir kitaptır yaşamak Elinde tutmaya yarar.
~
Merdivenlerin oraya koşuyorum, Beklemek gövde kazanması zamanın; Çok erken gelmişim seni bulamıyorum, Bir şeyin provası yapılıyor sanki.
Kuşlar toplanmışlar göçüyorlar Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
~
Ve sen sonunda bir gün çıkar gelirsin diye, Çok şeyin adı küçük yazıldı; Silinmez anlar vardır, Karşı konmaz özlemler, Ben şimdi ne istediğimi de bilmeden artık Bağırıp duruyorum ya, şurda, Sen yaz sonunu ilan eden güzel keten, Güneşten yırtılmış caz, sen!
"Kim istemez mutlu olmayı ama mutsuzluğa da var mısın?"
Cemal Süreya, konu duyguları ortaya koymaya gelince çağlayan bir şelale gibi, gürül gürül durmak nedir bilmiyor içinde ne varsa satırlara dökülüyor ama sevda sözleri dışında şiirleri bana açıkçası "dokunmadı".
"Sokağımsan Ben anahtarı çevirdiğim zaman Kapanan evin kapısı değil, Senin kapın olsun açılan."
"Yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık, Bir ovanın düz oluşu gibi bir şey."
' Sizin hiç babanız öldü mü ? Benim bir kere öldü kör oldum ' Babasını kaybeden insanların burnunun direğini sızlatabilecek , duygularına tercüman olabilecek ve ona adeta hamam mermerlerindeki ay ışığında yüzüne ayna tutabilecek bir şiir yazabilmeye becerebilmiş bir adamın şiir külliyatı okunmaz mı ? Okunur .
Sanıyorum Cema Süreyya’nın bahsettiği ya da anlatmak istediği sevda sözlerini anlayamadım. Şiir ve şair kişiden kişiye çok fazla değişiyor. Anlaşılma ve anlatma kısımları da öyle. Benzer frekanslarda değiliz sanıyorum bu tip şiirlerle.
Sevda Sözleri'ni okudum. Kitapta Cemal Süreya'nın tüm şiirleri yer alıyor. Üvercinka kısmındaki şiirleri beğenmeme rağmen kitabın geri kalanındaki şiirlerin çoğundan hoşlanmadım. Yani Cemal Süreya ile kimyamız uyuşmadı diyebilirim.
374 sayfaymış 110'da bıraktım. Doğru düzgün şiir okumamıştım hiç. çok sevdim. Bazı yerlerde kelimeleri yeni öğrenen çocuklar gibi saçma sapan terimler kullanmış. Ya üçgenler ile ilgili ne şiir yazabilirsin? vakıf mısın bu konuya bre adam! Mammemmimom. Birgün herkes Şiir okumasın bırakın o ayrıcalık bizde kalsın ... (beşiktaş göndermesi) 5 yıldızlı sevdiğim şiirler: Aşk Elma
Cemal Süreya'nın Bütün Şiirleri kitabından önce, yine Yapıkredi Yayınlarından çıkan Üstü Kalsın kitabını okumuştum. O zamanlar da Cemal Süreya bana hitap etmemişti ama ben tekrardan okuyup denemek istedim. Çünkü bir kitabı ne zaman okuduğunuz, hangi psikolojide okuduğunuz önemli.
Ama yok yine sevemedim. Şiirleri okurken büyük bir duygu eksikliği hissediyorum. Okuduğum şiirlerin çoğunda duyguyu göremiyorum. Satırlar, bana edebi ve duygusal bir dille değil de sanki karşısındaki kişi ile konuşurmuş gibi geliyor. Bazılarınız için bu samimiyet olarak düşünülüp hoşunuza gidebilir. Ama ben şiir okurken duygu istediğim için bu tarz yazımdan hoşlanmıyorum.
Orhan Veli ya da Nazım Hikmet okurken duyguyu net bir şekilde alıyorum ama bunu Cemal Süreya'da yapamıyorum. Benim uyuşamadığım bir şair.
Cemal Süreya hakkında sizler neler düşünüyorsunuz? Çok fazla seveni olan bir şair ve sadece ben mi böyle hissediyorum ya da böyle hissetmemin nedenine ışık tutabilecek birileri var mı merak ediyorum. Yorum olarak yazarsanız mutlu olurum.
Büyük şairmiş hakikaten Cemal Süreya; çok farklı bir şiir tekniği varmış. Belki de bana öyle geldi, bilemiyorum. Ama bazı şiirleri, bazı dizeleri insanı alıp götürüyor ve çok fena düşündürüyor gerçekten.
"Biliyorum sana giden yollar kapalı" diye başlayan şiiri nasıl yazdığını ise hala anlayabilmiş değilim.
"önce bir ellerin var yalnızlığımla benim aramda sonra birden kapılar açılıverdi ağzına kadar sonra yüzün, ardından gözlerin dudakların sonra her şey çıkıp geldi bir korkusuzluk aldı yürüdü çevremizde sen çıkardın utancını duvara astın ben masanın üzerine koydum kuralları her şey işte böyle oldu önce"